PROF. GİRAY FİDAN (Doğu Dilleri ve Kültürleri Bölümü, Hacıbayram Üniversitesi, Ankara, Türkiye. Genç Başarılılar için 10. Çin Kitabı Özel Katkı Ödülü sahibi) CHINA TODAY TÜRKİYE— Son yıllarda Çinceden yapılan çevirilerin sayısında önemli bir artış yaşanıyor. Özellikle 2012 yılında Çinli yazar Mo Yan’in Nobel Edebiyat Ödülü’nü almasından sonra modern Çin edebiyatına olan ilgi artmaya başladı. Bu durum, okurların aslında daha önce çok fazla aşina olmadıkları ve çevirilerin azlığı sebebiyle okuma şansına da sahip olma dıkları Çin edebiyatını keşfetme isteğiyle açıklanabilir.

Bununla birlikte Çin’in farklı bölgelerinden, farklı türlerde eserler kaleme alan yazarların eserlerine de ilgi artmaktadır. Türkçeye yapılan çeviriler, bu farklı edebiyat ve kültürü tanıma fırsatı sunmasının yanında, edebi ve düşünsel birikime de önemli katkılar sağlıyor. Ancak Çin edebiyatının Türkçeye aktarımında halen birtakım zorluklar bulunuyor. Öncelikle, Çince ve Türkçe arasındaki yapısal farklılıkların çeviri sürecini zorlaştırdığını söyleyebilirim. İki dil arasında ses bilgisi, söz dizimi, dilbilgisi açısından büyük farklar bulunuyor. Çincede var olup da Türkçede henüz karşılığı olmayan bazı kavramların aktarımı da güçlükler yaratabiliyor. Buna ek olarak, Çin kültür ve edebiyatının içinde yer alan tarihsel ve kültürel göndermelerin Türkçeye aktarılması oldukça meşakkatli bir iştir. Alanında uzman çevirmenlerin yetişmesi çok uzun yıllar sürüyor. Maalesef Türkiye’de Çin dili ve edebiyatı üzerine uzmanlaşmış çevirmen sayısı oldukça sınırlıdır.

ORTAK KÜLTÜR HAZİNELERİNDEN BİRİ
Çin edebiyatı ve yazını binlerce yıllık tarihi ve kesintisiz olarak günümüze kadar varlığını sürdürmüş olmasıyla hiç şüphesiz insanlığın en önemli ortak kültür hazinelerinden biridir. Yazı, Çin kültürü açısından merkezi ve birleştirici bir unsur olarak öne çıkıyor. Çin yazısı sadece Çin için değil, Japonya, Kore ve Vietnam da dâhil olmak üzere Asya kıtasının tamamında yüzyıllar boyunca lingua franca (ortak dil) olmuştur. Çin yazısı ayrıca Asya kıtasının başka bölgelerinde de kültür, edebiyat ve ticarette merkezi bir rol üstlenmiştir. Türkçenin erken tarihinde de Çin yazısı ve dili ile önemli etkileşimler bulunmakta. Türkçeye bir yabancı dilden yapılan ilk çevirilerin Çinceden olduğu ve Türkçeye çevirinin tarihinde başlangıç olarak kabul edildiği biliniyor. İki dil arasındaki etkileşimin çok daha önceki dönemlere dayanıyor olması muhtemeldir. Çinceden Türkçeye çevirinin bin yılı aşkın bir geçmişe sahip olduğunu söylemek mümkündür. Ancak Türkiye’de Çinceden çeviriler alanında halen büyük bir açık olduğu aşikârdır.

Çin’deki yeni doğa kampları gençler arasında popülerlik kazanıyor Çin’deki yeni doğa kampları gençler arasında popülerlik kazanıyor

ÇİN KLASİKLERİ
Türkçeye çevirisi yapılan Çin klasikleri var olanların çok küçük bir bölümünü oluşturuyor. Yakın dönemde Çin klasiklerinden yapılan çevirilerde özellikle 2014 yılında Arkaik Çinceden çevirisi Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Pulat Otkan ve öğrencisi tarafından yapılan “Savaş Sanatı” adlı eserin çevirisinin önemli bir dönüm noktası olduğunu söylemek gerekir. Sunzi’nin “Savaş Sanatı” adlı eseri dışında yakın zamanda Türkçeye kazandırılan Çin klasikleri arasında Prof. Dr. Muhaddere Nabi Özerdim’in Çinceden Türkçeye ilk kez çevirdiği Konfüçyüs’ün “Konuşmalar” eserinin yeni çevirisi, Zhuangzi’nın “Zhuangzi Metinleri” ve Guiguzi’nın “İkna Sanatı” adlı eserleri sayılabilir. Her ne kadar Çinceden Türkçeye çevirinin bin yıllık bir geçmişi olsa da arada çok uzun süren kopukluktan sonra çeviriler ancak 1930’lu yıllardan sonra yeniden başlamıştır. Bu uzun kopukluk nedeniyle Çin edebiyatı klasiklerinin henüz hiçbiri Türkçeye çevrilmedi.

16. Yüzyıldan itibaren başlayan Çin Klasiklerinin Batı dillerine çevirileri sayesinde birçok önemli Çin klasiğinin artık Batı dillerinde birden çok çevirisini bulmak mümkündür. Ancak bu birkaç nesil boyunca Sinolog ve çevirmenlerin yoğun çabaları sayesinde mümkün olabildi. Günümüzde önemli Batı dillerinde “Kızıl Köşkün Rüyası (Taşın Hikâyesi)”gibi Çin edebiyatı klasiklerinin neredeyse tamamının en az bir ve çoğunlukla birden fazla çevirisine ulaşmak mümkündür. Çinceden çevirinin özellikle de klasik eserlerin çevirisinin yoğun bir emek ve adanmışlık gerektirdiği ve çok uzun zaman aldığı düşünülürse, Türkiye’de de önemli Çin Edebiyatı Klasiklerinin Türkçeye çevirilerinin tamamlanması uzun bir zaman alacağı görülüyor. 2012’de Çinli yazar Mo Yan’in Nobel Edebiyat ödülü almasının ardından dünyada ve Türkiye’de özellikle Modern Çin edebiyatına olan ilgi artmıştır.

Mo Yan’in birçok eserini Çinceden Türkçeye çeviren Erdem Kurtuldu 2020 yılında Talât Sait Halman Çeviri Ödülü’ne Çinli yazar Yan Lianke’nın 1997 tarihli romanı “Günler Aylar Yıllar” çevirisiyle layık görülmüştür. Bahar Kılıç’ın Çinceden çevirdiği Yu Hua’nın “Yaşamak” adlı eseri de büyük ilgi gördü. Mo Yan, Yan Lianke ve Yuhua gibi isimlerin yanında Zhang Wei’in “Kadim Gemi”, Ge Fei’in “Görünmezlik Pelerini”, Lu Yao’nun “Sıradan Dünya” eserleri ve Çin Etnik Edebiyatı’nın önemli örneklerinden “Müslüman Cenazesi” de son yıllarda yayımlanan önemli çeviri eserler arasında sayılabilir. Özellikle 1980 sonrası modern edebiyat eserlerinin daha fazla Türkçeye çevrildiğini söylemek mümkün. Ancak Modern Çin Edebiyatının şekillenmeye başladığı 1920’lerin en önemli yazarlarının artık modern klasikler olarak kabul edilen eserlerinin çok azı Türkçeye çevrilmiştir. Örneğin Lao She’nın Çinceden çevrilen “Kedi Gezegeni” adlı dünyaca ünlü distopyası dışında sade ce “Çekçek” (Deve Xiangzi) adlı eseri İngilizce çevirisinden Türkçeye aktarılmıştır. Lu Xun’ün bazı eserleri bir arada yine İngilizce çevirisinden aktarılarak yayımlandı. Modern Çin edebiyatı klasiklerinin çok az bir kısmının Türkçeye çevrildiğini söylemek mümkündür.

ÇİNCEDEN ÇEVİRİLERİN GELECEĞİ
Çin edebiyatının binlerce yıllık köklü geçmişi, birçok klasik eserin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Ancak Çin klasiklerinden Türkçeye yapılan çeviriler oldukça sınırlıdır. Bugüne dek Çin klasiklerinin ancak çok küçük bir bölümü Türkçeye aktarılabilmiştir. Çin klasiklerinin Türkçeye çevrilmesi, kültürel zenginliklerin paylaşılması ve farklı medeniyetler arasındaki köprülerin kurulması açısından son derece önemlidir. Bu süreç, çeşitli faktörler ve zorluklarla dolu bir yolculuk olup, çeviri alanında uzmanlaşmış kişilerin yoğun çabalarını ve adanmışlıklarını gerektiriyor. Öncelikle Türkiye’de Çin klasiklerini Türkçeye çevirebilecek yetişmiş çevirmen sayısının oldukça sınırlı olduğunu görüyoruz. Çince ve Türkçe arasındaki köklü farklılıklar, çevirmenlerin sadece söz konusu dilleri iyi bilmelerinin ötesinde, her iki kültürü de derinlemesine anlamalarını gerektirir. Bu, çevirmenlerin eğitiminde ve yetiştirilmesinde uzun bir süreci gerektiriyor. İkinci olarak, Çin klasikleri, genellikle eski ve karmaşık metinlerden oluşur. Bu eserler, sadece dil bilgisi ve kelime haznesi açısından değil, aynı zamanda tarihi, kültürel ve felsefi bağlamları açısından da derin bir anlayış lazım. Bu durum, çevirmenlerin sadece diller arası bir köprü kurmakla kalmayıp, aynı zamanda kültürel ve felsefi bağlamları da aktarmalarını zorunlu kılıyor.

Üçüncü olarak, Çin klasiklerinin çevirisi uzun ve meşakkatli bir süreçtir. Metinlerin karmaşıklığı ve uzunluğu, çevirmenlerin bu projelere yıllarını adamasını gerektirmektedir. Bu süreç, çevirmenlerin sabrını ve adanmışlığını sınar ve çevirinin kalitesi, onların bu eserlere olan ilgileri ve anlayışlarıyla doğrudan ilişkilidir. Bununla birlikte, kurumsal desteklerin artması, Çin klasiklerinin Türkçeye çevrilmesi sürecini hızlandırabilir ve daha fazla eserin çevrilmesine olanak sağlayabilir. Ayrıca, üniversitelerin ve araştırma kurumlarının bu alana daha fazla kaynak ayırması, genç çevirmenlerin yetişmesine ve bu alanda uzmanlaşmalarına yardımcı olabilir. Sonuç olarak, Çin klasiklerinin Türkçeye çevrilmesi, sadece dil becerilerinin ötesinde, kültürel ve felsefi anlayışı gerektiren karmaşık bir süreçtir. Bu, hem bireysel çevirmenlerin adanmışlığını hem de geniş çapta kurumsal ve akademik destekleri gerektirir. Günümüzde bu tür çevirilerin sayısının artması, iki kültür arasında daha derin bir anlayış ve etkileşim yaratma potansiyeline de sahiptir.

Prof. Giray’ın Türkçeye çevirdiği Lao She’nin “Kedi Gezegeni” adlı kitabının kapağı

Editör: Mustafa Karslı