İSTANBUL, 28 Ağustos (Xinhua) -- Çin'in İstanbul Başkonsolosu Wei Xiaodong, Çin Halkının Japon Saldırganlığına Karşı Direniş Savaşı ve faşizme karşı dünya savaşında kazanılan zaferin 80. yıldönümü vesilesiyle Sabah Gazetesi'nde 27 Ağustos 2025 tarihinde bir makale yayımladı.
Wei, "Tarihi Hatırla, Geleceği Birlikte İnşa Et" başlıklı köşe yazısında şu ifadeleri kullandı:
Önümüzdeki 3 Eylül, dünya halklarının hafızasında daima canlı kalacak, ebediyen anılacak bir gündür. Tam 80 yıl önce, Çin halkı 14 yıl süren zorlu ve destansı mücadelesinin ardından Çin Halkının Japon Saldırganlığına Karşı Direniş Savaşı'nda büyük bir zafer kazanmış, dünya faşizmine karşı savaşın tamamen sona erdiğini ilan etmiş ve barışın güneşi yeniden yeryüzünü aydınlatmıştır. Ancak bugün, birçok bölgede çatışmalar sürerken, sıcak noktalardaki sorunlar ardı ardına yaşanıyor; sayısız can kaybı ve ağır insani felaketler meydana geliyor, uluslararası barış ve güvenlik ciddi biçimde tehdit altına giriyor. Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, Savaş bir aynadır, insanın barışın kıymetini daha iyi anlamasını sağlar." demişti. Öyleyse, geçmişten ders çıkararak bugünü anlamak için bu tarihten hangi dersleri almalıyız?
"Savaşabilecek güçte olmak, savaşı durdurabilmenin yegâne yoludur" gerçeği, kaçınılmaz bir hakikat haline geldi. Çin Halkının Japon Saldırganlığına Karşı Direniş Savaşı ve Dünya Anti-Faşist Savaşı, adalet ve barış arayışındaki güçlerin, saldırganlık peşindeki militarist güçlere karşı verdiği; adaletin, barışın ve ilerlemenin savaşıydı. 18 Eylül 1931'de Japonya'nın Çin'in kuzeydoğusunu işgaliyle birlikte, Çin tereddüt etmeden Japon saldırganlığına karşı ulusal kurtuluş mücadelesine girişti. Çin Komünist Partisi'nin öncülüğünde ve Kuomintang ile işbirliğine dayanan Anti-Japon Ulusal Birlik Cephesi bayrağı altında, ülke genelinde ordu ve halk omuz omuza vererek anti-Japon dayanışmasının unutulmaz bir destanını yazdı, Çin ulusunun bağımsızlığını ve onurunu kararlılıkla savundu. Bu 14 yıllık süreçte, Çin'in asker ve sivil kayıpları 35 milyonu aştı ve bu sayı o dönemdeki Türkiye nüfusunun yaklaşık iki katına denk geliyordu. Savaşın yol açtığı doğrudan ekonomik kayıp 100 milyar doları, dolaylı kayıp ise 500 milyar doları buldu. Dünya Anti-Faşist Savaşı'nın doğudaki ana muharebe cephesi olarak Çin, en uzun süre direnen ve en ağır bedeli ödeyen ülke oldu, savaşın nihai zaferine unutulmaz ve sonsuza dek hatırlanacak katkılar sundu.
Savaş sonrası uluslararası düzenin kararlılıkla korunması gerekiyordu. Dünya halkının ödediği ağır bedel, uluslararası topluma küresel bir düzenin tesis edilmesinin önemini gösterdi ve böylece Birleşmiş Milletler (BM) kuruldu. Devletler, Birleşmiş Milletler Şartı altında dünyada barış ve güvenliği birlikte korumaya ve gelecek nesilleri savaşın yıkımından uzak tutmaya yemin etti. Seksen yıllık zorlu yolculuk boyunca Çin, daima Birleşmiş Milletleri merkez alan uluslararası sistemi, uluslararası hukuku temel alan dünya düzenini ve Birleşmiş Milletler Şartı'nın amaç ve ilkelerine dayalı uluslararası ilişkilerin temel normlarını kararlılıkla savundu. Günümüzde Çin, Birleşmiş Milletler'in ikinci büyük bütçe katkı sağlayıcısı, en fazla barış gücü personeli gönderen BM Güvenlik Konseyi daimî üyesi ve aynı zamanda BM'nin ikinci büyük barış gücü bütçesi katkı sağlayıcısıdır. Neredeyse tüm küresel hükümetler arası uluslararası örgütlere ve 600'ü aşkın uluslararası sözleşmeye taraf olan Çin, uluslararası barış ve güvenliğin korunmasına somut katkılar sunmaya devam ediyor.
Dünya Anti-Faşist Savaşı'nın zaferinin bir diğer önemli sonucu, Taiwan'ın Çin'e dönmesidir. Kahire Bildirisi, Potsdam Bildirisi, Japon Teslim Belgesi gibi uluslararası hukuk açısından bağlayıcı birçok belge, Çin'in Taiwan üzerindeki egemenliğini teyit etmiş, Taiwan'ın Çin'e dönüşü savaş sonrası uluslararası düzenin önemli bir parçası olmuştur. 1971 yılında BM Genel Kurulu'nun 26. oturumunda ezici çoğunlukla kabul edilen 2758 sayılı karar, "Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti temsilcisinin, Çin'in Birleşmiş Milletler'deki tek meşru temsilcisi" olduğunu kabul etmiş, Çin Halk Cumhuriyeti'nin BM'deki tüm yasal haklarını iade etmiş ve Taiwan makamlarının temsilcilerini sınır dışı etmiştir. Dünyada yalnızca tek bir Çin vardır; Taiwan, Çin topraklarının ayrılmaz bir parçasıdır. Tek Çin ilkesi tartışmaya açık değildir.
Çok taraflılık ilkesi kararlılıkla korunmalıdır. Devlet Başkanı Xi Jinping, "İnsanlığın kaderi ortaktır; tüm ülke halkları 'dünya tek bir ailedir' anlayışını benimsemelidir." demişti. Tarihin yeni başlangıç noktasında Çin, her zaman gerçek anlamda çok taraflılığı aktif biçimde savunmuş ve hayata geçirmiştir. İnsanlığın ortak geleceği vizyonu, istişare, ortak inşa ve paylaşım temelinde bir gelecek tasavvur eder; Kuşak ve Yol Girişimi, dünyayı birbirine bağlayan bir kalkınma köprüsü kurar; Üç Küresel Girişim ise işbirliği ve kazan-kazan anlayışının çağdaş eğilimine öncülük eder. Çin, daima büyük bir güç olarak sorumluluk üstlenmiş, küresel yönetişim sisteminin daha adil ve makul bir yönde gelişmesini teşvik etmiştir. Bu yıl, Shanghai İşbirliği Örgütü'nde Çin Yılı kutlanacak. Dönem başkanı olan Çin, 31 Ağustos-1 Eylül tarihlerinde Tianjin'de, Shanghai İşbirliği Örgütü Zirvesi'ne ev sahipliği yapacak. 20'den fazla ülke lideri ve 10 uluslararası kuruluşun başkanı, zirveye katılarak adaletin ve hakkaniyetin korunması ile ortak kalkınmanın sağlanması yönündeki en güçlü mesajı birlikte verecek ve yeni tip uluslararası ilişkilerin örneğini ortaya koyacaktır.
Önümüzdeki birkaç gün içinde Çin halkı, aralarında askerî geçit töreninin de bulunduğu bir dizi önemli anma etkinliği düzenleyecek. Çin Komünist Partisi ve Çin Halk Cumhuriyeti adına düzenlenecek beş etkinlik arasında anma toplantısı, resepsiyon, madalya takdim töreni, tematik sergi açılışı ve ulusal anma töreni yer alacak. Bu etkinlikler, Çin'in barışa verdiği yüksek önemi gözler önüne serecek. Ayrıca Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde Türkiye, her zaman barışın arabulucusu rolünü üstlenmiş, bölgesel istikrarın korunmasına aktif katkı sağlamış ve birçok sıcak konunun müzakere ile görüşmelerine İstanbul'da ev sahipliği yapmıştır. Çin ve Türkiye, Birleşmiş Milletler Şartı'nın amaç ve ilkelerini koruma ile dünya barışını ve istikrarını teşvik etme konularında daima ortak çıkarlara sahip olmuştur.
Çin'de kadim bir atasözü vardır: "Tarih, ulusların yükselişini ve düşüşünü gösteren bir aynadır." Türkiye'de de buna benzer bir vecize bulunur: "Geçmişini bilmeyen, geleceğini bilemez." Bu sözler, Çin ve Türkiye'nin tarihî bilgeliklerinin ortak yönlerini derin biçimde ortaya koymaktadır. Barış, kalkınmanın ön koşulu; işbirliği ise ortak kazancın kaçınılmaz yoludur. Çin, Türkiye dâhil tüm ülkelerle birlikte tarihi hatırlamaya, barışı değerli kılmaya, dünya barışını ve kalkınmasını birlikte korumaya ve el ele vererek daha güzel bir geleceği birlikte inşa etmeye hazırdır.■