KADİM ÇİN EDEBİYATI

İKİNCİ BÖLÜM: ORTA KADİM DÖNEM

Abone Ol

Orta Kadim Dönem Çin edebiyatı açısından, dönemin ruhunu da göz önüne alırsak, oldukça zengin bir dönemdir. Tema olarak tutkunun, yaşam sevincinin ve özgürlükçü hareketlerin coşkusunun sıkça işlendiği bu dönemde yeni reformların ve yaratıcılığın yükselişte olduğunu söylemek mümkündür. Halk hareketlerinin yükselişe geçmesiyle birlikte bu durum edebiyata da yansımış, halk dilinde birçok eser verilmiştir. Çin’in en büyük dört klasik romanından “Üç Krallığın Hikayesi”, “Su Kenarı” ve “Batı’ya Yolculuk ”da bu dönemin simgesi haline gelmiş üç eserdir.

ORTA KADİM DÖNEM’İN ÖZELLİKLERİ

Orta Kadim Dönem hanedanlıklara göre üç döneme ayrılır. Kurulan her devlet kendi kültürü ile geldiği için, yeni kültürel dokular edebiyata da yansımıştır. Eserlerin çoğu halkın da anlaması için sade bir üslupla yazılmıştır. Çeşitli akımların sıkça işlenmesi, edebiyatçılar tarafından düşünce özgürlüğünün yanı sıra, derin anlatımın da pekiştiğinin bir göstergesi olarak kabul edilmiştir.

Birinci dönem Wei-Jin (220-420) Hanedanlığı, üslup sadeleşmesinin ilk adımıdır. Bu dönem yaratıcılığın ön planda olduğu “özgür ruh” şeklinde tanımlanıştır. Üç Krallık döneminin bir parçası olan Wei Hanedanlığı, Çin’in dört büyük edebi eserlerinden biri olan “Üç Krallığın Hikayesi” de bu dönem esas alınarak Ming Hanedanlığı zamanında kurgulanıp yazılmıştır. Özgürleşme hareketi ve asker temalı edebi eserler en çok bu dönem yazılmıştır. İlginçtir ki, siyasetten arınma, yoğun felsefi sorgulama, iç dünyaya dönüş gibi temalar da eş zamanlı olarak bu dönem yükselmeye başlamıştır. Özellikle “Qingtan” kültürü, siyasetten kaçınarak yüksek düzey entelektüel muhabbet, sade ama derin bir edebi üslubu yanında getirmiştir. Han Hanedanlığı çöküşü sonrası yaşanan siyasi karmaşa; Üç Krallık döneminde yaşanan kaostan bunalan entelektüeller, çareyi içe dönmek, felsefi sorgulamalar yapmakta bulmuştur. Şiir de ise “Qing” teması, duyguları rahatlıkla ifade edebilme, ayıp olmaktan çıkmış edebi bir kaygıya dönüşmüştür. Çıkan her büyük kaos yanında aydınlanma ile gelir. Toplumları ileri götüren şeylerden birisi de tam olarak budur. Toplumun kaosla başa çıkabilme yöntemi geleceğini belirler.

İkinci dönem Tang-Güney Song (618- 1279) Hanedanlığı ise, bir önceki dönem yavaş yavaş oluşmaya başlamış estetik kaygının ve biçimsel mükemmelliğin zirve yaptığı dönemdir. Tang Hanedanlığı (618-907) ekonomik olarak en refah dönemlerden biridir. Ekonomideki bu büyük iyileşme ve zenginlik, edebiyatın özellikle de şiirin altın çağı haline gelmiştir. Şiirde büyük ilerleme sağlanmış, günümüzde bile hala geçerliliğini koruyan Çin’in en büyük şairlerinden Li Bai bu döneme damgasını vurmuştur. Biçemsel olarak katı kurallara bağlılığını sürdüren ama duygu ve düşünce açısından oldukça zengin temaların işlendiği bir dönemdir. Güney Song Hanedanlığında (1127-1279) da, tıpkı Tang Hanedanlığında olduğu gibi, şiir ön plana çıkmış “Ci” şiir formu ortaya çıkmıştır. Tang şiirlerine göre daha melankolik ve müzikaliteye dayalı olan bu şiir formu, genel olarak kadın şairler ve saray erkanı tarafından benimsenmiştir. Tang dönemine göre, ihtişamdan uzak nostaljik bir havası vardır. Yitirilmiş olanın anıları, geçici hüzün gibi temalar işlenmiştir. Bunun başlıca sebebi, Tang Hanedanlığı’nın Çin’in en zengin ve debdebeli dönemi olmasından kaynaklanmıştır. Güney Song bu şaşalı hayatın nostaljisini sürmüş bir kültüre sahiptir.

Üçüncü dönem Yuan-Ming (1271-1644) Hanedanlığı halka ve günlük yaşama en yakın evredir. Çeşitli evreden ve kültürden geçmiş olan Çin için, artık halkın özellikle de alt sınıfın sesini duyurmaya başladığı, yeni anlatıların oluştuğu oldukça hareketli ve canlı bir dönemdir. Tang Hanedanlığındaki yüksek enerjinin artık saray erkanında değil halkta başladığı bir dönemdir. Bu durumun en güzel örneklerinden biri ise şiir geri plana çekilmesi, şiirin saray mensuplarına ait bir edebi tür olduğu düşünüldüğü için dramatik edebiyatın ön plana çıkmaya başlamasıdır. Yuan Dönemi (1271-1368) “Zaju” tiyatlaroları çağı başlamıştır. Bu tiyatrolar halk diliyle yazılmış, tema olarak da halkın günlük sorunları, adalet arayışı ve halk arasındaki aşk öyküleri işlenmiştir. Kısaca, edebi ruh artık saraydan çıkıp sokağa inmiştir. Ming Hanedanlığı döneminde de (1368-1644) halk diliyle yazılmış hikaye anlatıları, roman karakterlerinin çok boyutlu kurgulanması bu dönemin en önemli özelliklerinden biridir. Roman karakterlerinin psikolojilerine, kendi etik değerlerini sorgulamalarına, sosyolojik ve felsefi analizlerine sıkça yer verilmiş, çok zengin ve derin bir edebi dönemdir. Çin’in dört büyük eseri olan Üç Krallığın Hikayesi, Su Kenarı ve Batı’ya Yolculuk’un bu dönem yazılması da tesadüf değildir. Bu üç eser yalnızca yüksek edebi değer taşımakla kalmaz, aynı zamanda Çin kültürünün saraydan halka, seçkinden çoğunluğa doğru geçirdiği dönüşümün de önemli bir dönüm noktasını simgeler.

ORTA KADİM DÖNEM’İN SİMGELERİ

Dönemler arası geçiş çok keskin olduğu için, üç dönemin üç simge ismini inceleyerek bu keskin geçişi daha net anlayabiliriz. Önceki yazılarımda “Üç Krallığın Hikayesi”, “Batı’ya Yolculuk” ve “Su Kenarı”nı ayrıntılı olarak incelemiştim. Eser çeşitliliğini arttırmak için bu yazıda dönem klasiklerinden bahsedeceğim.

Wei-Jin Hanedanlığı dönemi felsefi düzyazılar ve şiirler ön plana çıkmıştır. Cao Zhi, içsel dünyasını zengin bir dille anlatan klasik şiir ustalarından biridir. “Bambu Ormanı’nın Yedi Bilgesi” olarak bilinen grup, dönemin Ruan Ji, Ji Kang gibi entelektüellerin duruşunu yansıtan felsefeci ve sanatçılardan oluşur. Bambu ormanında felsefe ve birey temaları hakkında konuşan entelektüellerin düşünceleri sonraki kuşaklara aktarılmış, çeşitli kaynaklarda derlenmiştir.

Tang-Güney Song Hanedanlığı dönemi Tang döneminin ihtişamından sonra, Güney Song’un bu ihtişama duyduğu nostaljiyi anlatan romantik diyebileceğimiz bir dönemdir. Tang Hanedanlığının en önemli “özgür ruhlu” şairi Li Bai, doğa ve sarhoşluk temalı şiirleri ile bu dönemin simgesi haline gelmiştir. Li Bai’ın şiirleri günümüz Çin toplumunda bile önemini hala korumaktadır. Hatta Çin şiiri denince akla gelen ilk isimdir. Güney Song döneminde ise “Ci” denilen müzikal şiir tarzı ön plana çıkmış, Çin’in en önemli kadın şairi Li Qingzhao da bu tarzın en önemli temsilcilerinden birisi haline gelmiştir.

Yuan-Ming Hanedanlığı döneminde halk tiyatroları ve halk hikayeciliği ön plandadır. “Zaju” denilen halk tiyatrolarının usta yazarı Guan Hanqing, Yuan döneminin simgelerinden biridir. Ming döneminde ise Tang Xianzu, dramatik şair ve oyun yazarı, “Şakayık Pavyonu” ile etkisi günümüze kadar süren bir eser bırakmıştır. Bu eser günümüzde hala okul müfredatlarında okutulmaktadır.

Orta Kadim Dönem’in en önemli özelliği devletler arası geçişlerdeki kültürel değişimi en belirgin haliyle bize sunmasıdır. Saraydan halka inen kültürel değişimin en belirgin yaşandığı dönemdir. Zamanla bilinç kazanan halk, kültürel hegemonyanın yalnızca saraya ait olmaması gerektiğini fark etmiş ve entelektüellerle birlikte bu alanı yeniden şekillendirmiştir.

EKİN YEŞEREN

爱勤

Kaynakça / 参考文献:

  1. 袁行霈. 《中国文学史》高等教育出版社, 2014

  1. 刘师培. 《中国中古文学史讲义》.中国书店出版社, 2012

[3]Yao Dan. Çin Edebiyatı.Kaynak Yayınları, 2016

[4]Li Chunyu. Eski Çağlardan Günümüze Çin Edebiyatı.Kaynak Yayınları, 2020

[5]John Keay. Çin Tarihi. İnkılap Yayınları, 2020